işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
Guzellik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Guzellik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ceviz Yagı İle Saglıklı Kalın

Ceviz ağacının meyvesi olan cevizden edilen yağdır. Kozmetik ve sağlık için kullanılan ceviz yağını elde etmek için sıcak ve soğuk pres yöntemiyle cevizden yağ elde edilir. Ceviz meyvesinin yüzde 70 i yağdır. Pres yöntemi dışında yavaş yavaş kavurarak da yağ çıkartılır ancak bu yöntemle çok fazla yağ elde edilemez bundan dolayı en iyi yöntem pres sistemidir. Raf ömrünün kısa olması sebebiyle çok fazla kullanılmamasının yanı sıra kozmetik de çok fazla kullanılmaktadır.

Ceviz Yağı Kullanım Alanları;
  • Kozmetik amaçlı; gözaltı kırışıklıkları ve göz çevresi koyu halkalar için, saç bakımında, kirpik ve kaş güçlendirmek için, cilt lekelerini gidermek için kullanılır. Bunun yanı sıra güneş kremi olarak kullanılır, cildi nemlendirmek için kullanılır. Kozmetik sektöründe bolca tercih edilen bir yağ olan ceviz yağı ile sağlıklı kalın.
  • Zayıflamak için; iştah kapatma özelliği olan ceviz yağı zayıflamak isteyenlerin tercih nedenleri arasında olmak zorunda. Salata ve et soslarında kullanacağınız yağ baskın özelliği nedeniyle çok az kullanılması tavsiye edilir.
  • Sağlık için; özellikle omega 3 açısından zengin olan ceviz yağı vücut gelişimini artırdığı için özellikle gelişme çocuklar için kullanılması tavsiye edilir. Mantar, parazit gibi hastalıkları önler sedef hastalığında tedavi amaçlı rol oynar. İntihap, romatizma gibi hastalıkları önlediği görülmüştür. Özellikle hormon seviyesini dengede tuttuğu saptanmıştır. İçeriğindeki omega 3 ve omega 6 sayesinde yaşlılık etkilerini en alta indirdiği için ceviz yağı ile sağlıklı kalınmak mümkün. Kan damarlarını açıcı özelliği ile kalp rahatsızlığı olan hastalara tavsiye edilir ceviz yağıyla kalp krizini geçirme riski en aza indirilmiş olur. B1, b2, b3 vitaminleri sayesinde cilt yüzeyinde daha çok elastikiyet katarak cildin daha esnek ve pürüzsüz olmasını sağlar böylelikle daha genç ve güzel bir cilde sahip olmanızı sağlar. Nasırlara kompres olarak kullanılır ve nasırların geçmesinde tedavi amaçlı kullanılır. Yıpranmış cilt yapısını onardığı ve yaraların iyileşmesinde harici kullanılır.

Etkisi kanıtlanmamış olmasının yanı sıra içerisinde bulunan A,C,E VE B vitaminleri sayesinde sağlıklı cinsel bir yaşam için oldukça iyi etkileri olduğu söylenmektedir. Başlı başına hipertansiyona iyi geldiği çözüm olmasa da kan basıncını düşürdüğü için hastalarda rahatlatıcı bir etkiye sahip olduğu saptanmıştır. Ceviz yağı ile sağlıklı kalın güzel, canlı bir cilde ve sağlıklı kaşlar, kirpikler, saçlara sahip olmanız mümkün.


    Ceviz Yağı Nasıl Kullanılır.
    • Masaj yağı olarak kullanılan ceviz yağı cilt lekelerine masaj yapılarak sürülürse cilt lekelerini giderir.
    • Yaralara haricen sürülen ceviz yağı ile sağlıklı kalın ve ceviz yağı daha sağlıklı cilde sahip olun.
    • Yemeklere sos ve yağ olarak kullanarak tansiyon ve diğer çeşitli rahatsızlıklara iyi gelir.
    • Kozmetik sektöründe kullanılan ceviz yağıyla saç kirpik ve kaş bakımında kullanılır.
    0 yorum

    Bir Victoria's Secret Meleği Kolay Yetişmiyor

    Victoria's Secret... Evet sizin de adını duyunca içiniz bir hoş oldu, aklınıza o görkemli yılbaşı şovları geldi değil mi? Her senenin başında bize kendilerini izletip iç geçirten, erkeklerin bayıldığı, kızlarınsa kıskançlıktan çatlayıp sevgililerinin gözlerini kör etmek istediği Victoria's Secret melekleri...



    Tabii ki o kilolarca ağırlıkta kostümleri, pelerinleri taşımaya rağmen dimdik yürüyebilmek, bir gram fazla yağ olmadan gezebilmek her yiğidin harcı değil.

    Güzellik dediğimiz şey, genetik potansiyelin üzerine yapılan rötuşlardan ibaret. Yani genlerinizde yoksa ağzınızla kuş tutsanız da olmuyor. İkisi birden gerekli. Fakat bu rötuşları ustalıkla yapmak, genetik potansiyelin doruklarına ulaşmak o kadar da kolay değil. Bakalım Victoria's Secret melekleri dört dörtlük olmak için neler yapıyorlarmış...

    Adriana Lima:  Baş mankenden başlayalım. Öncelikle o pürüzsüz cildi koruyabilmek için sadece güneş koruyucu ve nemlendirici sürüyormuş Adriana. Zaten şovlarda ağır makyaja maruz kaldığından günlük hayatında cildine fazla yüklenmemeyi tercih ediyormuş. Beslenme konusuna gelirsek, kendisi kolay kolay kilo almayan şanslı kesimden. Fakat yine de kendini salmıyor, düzenli olarak spor yapıyor. Boks yapmayı çok seviyor ve günde 2,5 litreden fazla su içiyor.

    Miranda Kerr:  Çocuk sahibi olmasına rağmen üstün fiziğini koruyanlardan. En önemli güzellik formüllerinden biri sık sık sebze ve balık tüketmek. Biliyoruz ki vitamin ve mineraller gerek organ ve sistemler, gerekse cildi içten beslemek adına en önemli besin maddelerinden. Kendisi bunu iyi kullanıyor:) Ayrıca her fırsat bulduğunda koşuyormuş Miranda. Sıfır selülite sahip olmak işte bu yollardan geçiyor onun için.

    Alessandra Ambrosio:  Dövüş sporları ve sambayla oldukça yakından ilgiliymiş Alessandra. Beslenme konusunda kendisine koyduğu kuralsa oldukça zekice; hiçbir yemekten 2 kaşıktan fazla tatmıyormuş. Tam da sağlıklı olanı yapıyor yani, hem her şeyden tadarak zevkini tatmin ediyor, hiçbir yemekte aklı kalmıyor; hem de bir yemekten tabaklarca yiyip aşırıya kaçmıyor.

    Rosie Huntington:  Formunu en çok su içmeye borçluymuş Rosie. Çok da doğru yapıyor. Su adeta vücudumuzun benzini. O olmadan ne metabolizma olur ne yağ oksidasyonu. Ayrıca düzenli spor yapıyormuş. Beslenme konusunda ise şöyle bir alışkanlık edinmiş kendine; soslu, şekerli, kızarmış hiçbir şeyi yemiyormuş. (Kendisini en yakın zamanda ülkemize bekleriz, barbunya pilakileri, baklavaları görüp yine de dayanabilirse helal olsun)

    Bar Rafaeli:  Kendisinin en en en büyük avantajı tatlı yemeyi sevmemesi. tatlı sevilmez mi ayol? İnsan değil bunlar dediğinizi duyar gibiyim. Tatlıdan alacağı şekeri meyveden almayı yeğliyormuş. Haftanın yarısı sadece salata ve meyve yiyormuş. Düzenli spor yaptığını söylememe gerek yok sanırım.


    Sanırım bu beş güzelin güzel ve formda kalma teknikleri kendinize pay çıkarmanıza yetecek de artacaktır bile. Değil beş, on beş tanesinin de sırlarını öğrensek; bu işin püf noktası bol su içmek, spor yapmak ve her besinden ölçülü tüketmekten geçiyor sevgili hemcinslerim. Hepinize sağlıklı günler dilerim!



    Gider ayak şu Victoria's Secret Sevgililer Günü Reklam Tanıtım Filmi'ni de şöyle bırakayım. İzleyip iç geçirmek yok, ders almak var ona göre! :)
    0 yorum

    Cilt Bakımında Kullanılan Bitkisel Yağlar-1


    Cildimiz demek, bizi yansıtan aynamız demek. Cildimize en ufak bir özen göstermeye kalksak, ”aman bu parabenlidir, aman şu allerjeniktir” diyerek pahalı ürünlere gidiyor ellerimiz. Plastik şemsiye değil ki bu 5 liraya işportadan alasın! Endüstri ürünlerine paraları dökerken, aktarlarda ”al beni sür beni” diye hazır ve nazır bekleyen bitkisel yağların kıymetini bilmiyoruz. Halbuki fiyat/performans açısından milyarlık kremlere tur bindirebiliyor bazıları.
    Sayamayacağım kadar yağın, tahmin edemeyeceğim kadar işlevi varken; bu yazıyı seri haline getirelim, şimdilik bir kısmını inceleyelim dedim. Buyrun!
    53ce8zeytin-zeytinyagiZeytinyağı: Bitkisel yağ denince akla ilk gelen belki de. Ege’de yaşayan büyük büyük teyzelerimizin yüzleri nasıl kaymak gibi diye düşünürken, sadece zeytinyağı sürdüklerini öğrenince şoka girmiştim. Zeytinyağı, A ve E vitaminleri açısından oldukça zengindir. Cildi güzelce nemlendirir ve besler, yumuşacık yapar. Aynı zamanda saç için de friksiyon yapıp durulamak suretiyle kullanılabilir.
    Avokado Yağı: A, B, D, E vitaminleri içerir. Nemlendirici ve besleyicidir. Kuru ciltler için biçilmiş kaftandır. Asıl cezbedici özelliği ise; masajla uygulandığında sellüliti azaltmaya yardımcı olur! Cildi sıkılaştırır. Bye bye portakal kabuğu!
    Kayısı Çekirdeği Yağı: Bol miktarda A vitamini içerir. Her türlü cildin temizliğinde kullanılabilir. Aknelerle savaşta mükemmel bir silahtır. Ayrıca göz çevresi ve kaz ayağı kırışıkları için de kullanılabilir.
    jojoba-yagi
    Jojoba Yağı: A vitamininden zengindir. Oldukça kolay emilir. Cilt döküntülerinde, tıraş sonrası tahriş olmuş ciltte kullanılabilir. Özellikle atopik ciltler için biçilmiş kaftandır. Göz çevresi kırışıklıklarının giderilmesinde de kullanılabilir. Yapısı, cildimizin salgıladığı sebuma oldukça benzediğinden; akne eğilimli ciltlerde kullanımı cildin yeterince yağ salgıladığı mesajını vererek sebum üretimini dengeler.
    Isırgan Tohumu Yağı: Kurumuş, kepeklenmiş saçlarınız var ve şampuanlara para dökmekten helak olmuşsanız bu yağ sizin kurtarıcınız olabilir. Saç diplerine friksiyonla uygulanabilen bu yağ, saç derisini besler, kepek oluşumunu büyük ölçüde azaltır. Ayrıca bölgesel ağrılarda masaj yapmak suretiyle de kullanılabilir.


    0 yorum

    Dudak Peeling'inizi Kendiniz Yapın

    Yüzümüze peeling yapmaya bile son zamanlarda ısınmışken, dudakları es geçmemize şaşırmamalı. Fakat dudaklar da yüzümüzün bir parçası ve soğuktan, kirden onlar da etkileniyor. Üstelik oldukça hassas bir deriye sahip oldukları için düzenli olarak ölü deriyi atmak gerekiyor.

    Öncelikle şu konuda uyarayım, yüzünüze uyguladığınız peeling ürünlerini dudaklarınıza uygulamaya kalkışmamalısınız. Tahmin ettiğinizden çok hasara yol açabilir, kaş yapayım derken göz çıkarıp dudaklarınızı çatlatabilirsiniz.




    İhtiyacınız olan malzemeler:

    -1 çay kaşığı toz şeker (tercihen esmer şeker)
    -1 çay kaşığı bal
    -1 çay kaşığı vazelin
    -Birkaç damla Zeytinyağı
    -Birkaç damla jojoba/kakao/portakal yağlarından istediğiniz biri
    -Dilerseniz, favori lip balm'ınızdan bir miktar da katabilirsiniz.

    Tüm malzemeleri tahta bir çubukla iyice karıştırıp, buzdolabında 1 saat katılaşmasını bekledikten sonra, kullanmadığınız bir diş fırçası yardımıyla dairesel ve nazik hareketlerle dudaklarınızı fırçalayın. (Yaptığınız karışımı 15 günden fazla muhafaza etmeyin, yapısı bozulabilir. 15 günde bir yenisini yapın.)

    Şeker, dudakları ölü deriden arındırırken; yağlar, bal ve vazelin de nemlendirme görevini üstlenecektir. Sonra ılık suyla durulayın ve üzerine lip balm'ınızı uygulayın. Ve gelsin, dolgun, pürüzsüz, pespembe dudaklar!


    0 yorum

    Ara Öğün, Ana Öğün Olmasın


    Uzmanlar bas bas bağırıyor, ‘’sık yiyin, az yiyin’’ diye. Duymayanınız kalmamıştır. Gerçekten de öyle. Vücudumuzu bir makine gibi düşünürsek, metabolizmayı çalıştırmak için sürekli yakıt vermemiz gerekiyor. O nedenle, ideal beslenmenin yolu 3 ana, 3 ara öğün yapmaktan geçiyor.
    Fakat adı üstünde, ‘’ara’’ öğün. Yani ufak tefek, maksadını aşmayacak şekilde olması, 100-150 kaloriyi aşmaması gerekiyor. Ara öğün yapacağım diye yarım ekmek arası sandviç yerseniz diyet, diyet olmaktan çıkar. Bu yazıda, diyet yaparken tüketebileceğiniz sağlıklı ve düşük kalorili ara öğün önerilerinde bulunacağım.

    nutt-5 adet fındık / 5 adet badem / 2 adet ceviz içi + 2 adet kuru kayısı / 8-10 adet çekirdekli siyah üzüm
    -2 adet kepekli galeta / 3 adet diyet bisküvi + 1 bardak ayran/kefir
    -1 porsiyon meyve + 1 bardak yağsız süt
    -2 dilim tam buğday ekmeğinden yapılmış peynirli tost


    -1 dilim az yağlı, esmer şeker ve tam buğday unuyla yapılmış kek
    -1 kase, yağsız sütte beklemiş ve1 çay kaşığı bal ile tatlandırılmış yulaf ezmesi
    -Yağsız sütle yapılmış ve üzerine bol tarçın serpilmiş sütlü tatlı
    fluffy green salad 004
    -Mevsim yeşilliklerinden yapılmış, sirke/limon ve zeytinyağı gezdirilmiş salata + 1 adet galeta/kepekli diyet kraker
    -1 kutu meyveli probiyotik yoğurt
    -Yarım paket diyet kraker / bisküvi
    -Yarım simit + az yağlı beyaz peynir
    Ara öğün denince çoğumuzun aklına kolay ulaşılabilir, çantaya atılabilir diyet bisküviler geliyor.
    Fakat üzerinde ‘’light’’ yazıyor olması onları o kadar da masum kılmıyor. Ayrıca endüstri ürünleri oldukları için içlerinde tatlandırıcılar, katkı maddeleri olabiliyor ve beklendiği kadar tok tutamıyorlar. Kan şekerini çok da iyi dengeleyemiyorlar.
    O nedenle, evden çıkmadan önce bir 10 dakikanızı ayırıp, ara öğünlerinizi kendiniz hazırlayıp çantanıza koymanızı öneririm. Hem kesenize hem de vücudunuza daha faydalı olur.
    Unutmadan, günde en az 3-4 porsiyon taze sebze-meyve tüketmelisiniz. Vitaminlerden tam anlamıyla faydalanmak için sularını içmeniz değil, meyvenin/sebzenin kendisini tüketmeniz, mümkünse kabuklarını soymamanız sizin için en iyisi olacaktır.


    0 yorum

    Aslında Birçoğumuz Yanlış Parfümü Kullanıyoruz

      
    Parfüm... Duyunca bile içimizi hop ettiren, kadın erkek çoğu insanın tutkuyla bağlı olduğu, servetler yatırdığı..

     Aslına bakarsak, nihayetinde 1 bardağı bile zor dolduracak bir sıvı. Fakat o baştan çıkarıcı aromaların kokusunu alınca insan pek de öyle düşünemiyor.

      Bana güzel gelen koku başkasına güzel gelmeyebilir. Herkesin üzerinde şık duran koku ayrı. Sadece parfümünüzle bile insanların başını döndürebilirsiniz, o nedenle uygun parfümü seçmek adeta bir sanat;


    1. Öncelikle parfüm alışverişini sabah çok erken veya akşam geç saatlerde yapmayın. Uykusuzluk ve yorgunluk almaçlarınızın çalışmasını etkiler. En ideal saat öğleden sonraki saatlerdir. 
    2. 1-2 koku denedikten sonra bir süre ara vermeye çalışın. Seçimi uzun zaman dilimlerine yayın. Koku nöronları vücutta en kısa sürede adaptasyona uğrayan nöronlardır. Bir süre sonra tüm kokuları birbirine karıştırabilirsiniz. Şunu da eklemek gerekir ki, parfümün asıl kokusu sürüldükten 30 dakika sonra hissedilir.
    3. Ten renginiz, yaşadığınız iklim, hormonlarınız, giyim tarzınız, yaşınıza ve beslenmenize varana kadar her faktör koku seçiminde önemli. Örneğin, daha çok terleyen insanlar kokuyu daha farklı taşırlar. Yağlı cildi olan insanlar kokuyu daha uzun süre taşırlar, gibi...
    4. Parfüm seçmeye giderken üzerinizde asla başka parfüm olmasın. Parfümü denerken saat takmadığınız kolunuza sıkın.
    5. Son olarak, hangi parfümü kullanacaksanız kullanın, en yüksek verimi almak için nabzınızın alındığı noktalara sürün.
    Kendimize uygun kokuyu seçebilmemiz için öncelikle koku sınıflarını bilmemiz gerekiyor.

    Oryantal: Oldukça ağır, şehvet uyandırıcı, gizemli. Temel notaları vanilya, tarçın, karamel ve amberdir. Sıklıkla baharat aromalarıyla birlikte kullanılır. Kış mevsiminde daha çok tercih edilir. 
    Bizim önerimiz: Dior-Midnight Poison, Alexander McQueen-My Queen

    Çiçek: Koku ailelerinin en büyüğüdür. En çok kullanılan çiçekler manolya, zambak, gül, orkide ve yasemindir. Hafif, ferah ve fresh kokulardır. Zarif ve sofistike dururlar. Bahar ve yaz mevsimine oldukça uygundurlar.
    Bizim önerimiz: Kenzo-Madly, Victoria's Secret-Incredible, Thiery Mugler-Alien

    Meyve: Hafif ve çok kalıcı olmayan kokulardır. Limon, elma, turunçgiller, bergamot gibi notalar kullanılır. Romantik bir hava katar. Bahar ve yaz mevsiminde sık tercih edilir.
    Bizim önerimiz: DKNY Be Delicious Red, Cacharel-Amor Amor Delight Summer

    Şipre: Oldukça yoğun içerik barındırırlar. Kalıcılıkları yüksektir. Temel notaları paçuli, misk, yosundur. Çiçek ve meyve kokularıyla birlikte kullanımı sıktır.
    Bizim önerimiz: Avon-Tomorrow (şipre kokularını Avon ve Oriflame'de rahatlıkla bulabilirsiniz)


    Yaşam tarzına göre parfüm seçimi;

    -Eğer klasik giyimi seven, yüksek topukları sık kullanan biriyseniz oryantal, baharat, sandal içeren kokuları tercih edin.

    -Spor giyimi, düz ayakkabıları seviyorsanız taze, hafif kokular tam size göre. Okyanus esintileri,
    misk, amber içeren fresh kokuları tercih edin.

    -Gece çıkmayı seviyorsanız, günün geç saatlerinde koku algısı zayıfladığından daha yoğun kokular kullanmalısınız. Şipre ve oryantal kokuları size en uygun olanlar.

    Kişilik özelliklerine göre parfüm seçimi;

    -Hayalperestim, romantizmi severim: Meyve kokuları
    -Mütevazıyım, kendimi belli etmekten fazla hoşlanmam: Çiçek kokuları
    -Her zaman iddialıyım, büyülemeyi severim: Oryantal, vanilya, karamel

    parfum 6115

    Hangi tür kokuyu kullanıyorsanız kullanın, sabahları eau de toilette, geceleri eau de parfum tercih edin. Sabahın erken saatlerinde toplu mekanlara girdiğinizde henüz uyanamamış insanları kokunuzla rahatsız etmemiş olursunuz; geceleri ise koku alma algısı zayıfladığından fark edilişi artırırsınız.

    Parfümünüzü güneşli havalarda cildinizden ziyade kıyafetlerinize 15 cm uzaklıktan sıkarsanız, olası cilt lekelerinin önüne geçmiş olursunuz.

    Son olarak, asla sahte parfüm kullanmayın. Muhteviyatının ne olduğunu bilmediğiniz parfümlerin cildinize zarar vermesi olasıdır. Unutmayın, sağlıklı bir cilde sahip olmak, güzel kokmaktan kat kat önemli..




    0 yorum

    5 Adımda Evde Manikür

    Bir kadını gösteren en önemli unsurlardan biridir elleri. Asla saklayamaz, sürekli göz önündedir, bakımlı ve güzel olmalıdır. Manikür yaptırmak için kuaföre her ay bir ton para dökmeyin, evde hem daha steril, hem de daha pratik biçimde kendi manikürünüzü yapın!


    1-Öncelikle, ellerinizi ve tırnaklarınızı bol su ve sabunla güzelce yıkayın. Ojeleriniz varsa temizleyin. Aseton tırnağa zarar verebilir, fazla ovmadan nazik hareketlerle silmeye çalışın.

    İpucu: Eğer koyu renk ojeleri tırnaklarınızdan çıkarmakta güçlük çekiyorsanız, ojeyi sürmeden önce altına 1 kat şeffaf oje sürebilirsiniz. Dayanıklılığını da artırmış olursunuz.

    2-Ellerinizi, 1 kap suya limon ve zeytinyağı hazırlayarak içinde bekletin. Zeytinyağı etleri yumuşatacak, limon ise tırnakları beyazlatıp daha sağlıklı bir görünüm verecektir.

    3-Ellerinizi tekrar yıkadıktan sonra, tırnaklarınızı çok dipten olmamak üzere kesin. Kütikül dediğimiz, tırnak dibindeki etleri asla kesmeyin! Kütiküller, mantar enfeksiyonlarından ellerinizi korumaktadır. Tahta çubukla nazikçe tırnak dibine iterek görünmelerini engelleyebilirsiniz.

    4-İşleminiz bittikten sonra nemlendirici, besleyici bir el kremini tırnaklarınıza ve ellerinize masaj yaparak yedirin.

    5-Elleriniz nemlendiriciyi iyice emdikten sonra, ojelerinizi sürmeye başlayın! Daha uzun süre kullanmak istiyorsanız, altına ve üstüne birer kat şeffaf oje sürün.

    İpucu: Ojelerinizi sürdükten sonra ellerinizi buzlu suda bekletmek, daha çabuk kurumasına yardımcı olur. Fakat bu işlem, ojenizin ömrünü azaltır!
    0 yorum

    Az Bilinen, Çok Faydalı: Çay Ağacı Yağı

    Çay ağacı, bizim bildiğimiz çay bitkisiyle pek ilgisi olmayan, Avusturalya dolaylarında yetişen bir bitki. Ağacın yapraklarının ezilip distilasyonu yapıldıktan sonra tamamen doğal olan çay ağacı yağı elde edilir.

    Avusturalyalılar günlük hayatta yanık, akne, enflamasyon gibi birçok sorun için bu yağı kullanmaktadırlar.


    Çay ağacı yağının bilmediğimiz, tahmin edemediğimiz pek çok özelliği bulunmaktadır. Fakat sadece haricen kullanılmaktadır.

    -Akne, yüz lekeleri, mantar, uçuk için pamukla 1-2 damla sürerek,

    -Kepek sorunu olan saça birkaç damla ile masaj yapıp, gece bekletildikten sonra sabah yıkayarak,

    -Bit bulaşmış saça 1-2 damla tarağa sürüp tarayarak,

    -Böcek ısırıklarında kaşınan yerin üzerine 1-2 damla pamukla sürerek,

    -Ayak kokusu için her gün 1 kere ayağa masaj yaparak,

    -Grip, soğuk algınlığı gibi durumlarda tıkanan sinüsleri açmak için 1 tencere suya 10 damla döküp 15 dakika inhale ederek,

    -Su toplaması, yanık gibi durumlarda yara yeri temizlendikten sonra antiseptik amaçla sürülerek,

    -Ateş düşürmek için nemli beze 1-2 damla damlatıp ferahlık verdirmek amacıyla kullanılabilir.


    Çay ağacı yağını aktarlardan edinebileceğiniz gibi, pek çok kozmetik mağaza zincirinden de edinebilirsiniz.
    0 yorum

    Ömrümüz Su Gibi Olsun

    Su, vücut sıvılarında bulunarak, eklemlerin kayganlaşmasına neden olur. İdrarla zararlı maddelerin atılmasını sağlar.
    Diyette proteine göre karbonhidrat ve yağın yüksek olması metabolik suyu artırır. Örnek verecek olursak, bir bardak sütün %89’u, bir ince dilim ekmeğin %38’i, bir elmanın % 84’ü, bir yemek kaşığı balın %17’si sudur. Ek olarak gün içinde içtiğimiz çay, kahve, soda, gazlı ve gazsız içeceklerle de su almaktayız.
    Hücre ve kas dokularını güçlendirir. Karbonhidratları, yağları, proteinleri, hormonları ve oksijeni, kanda bulunarak kaslara taşır. Zararlı maddeleri dokulardan uzaklaştırmayı sağlar.
    Cildi gerginleştirir, parlaklık kazandırır.
    Deri yoluyla, akciğerde solum yoluyla, böbreklerden idrarla ve bağırsaklardan su kaybı vardır. Bu oran ortalama 8-10 bardak sıvı kaybetmek anlamına gelir. Su içmek, susama merkezi ile hormonal olarak uyarılma sonucunda meydana gelir.Vücut toplam suyun %0-1 kadarını kaybedince susama duygusu oluşur.
    Çok sıcak ve soğuk havalarda vücut normal ısısını sağlayabilmek için daha fazla su harcar. Yoğun egzersiz ve ağır işler yapıldığında su kaybı fazlalaşır. Hamilelik ve emzirme döneminde, uzun süren yolculuklarda, hastalık durunda, kusma, ishal ve ateşli hastalıklarda, yüksek lifli beslenme içeren diyetler yapıldığında daha fazla sıvı almak gerekir. 
    Su tüketimini artırmak için;
    - Gün içerisinde çay, kahve yerine su molası verin. Çalışma masanızda bir sürahi ve bardak buludurun.
    - Yemeklerinizi ve ara öğünlerinizi su, süt, ayran, taze sıkılmış meyve suyu ile tamamlayın. Ya da öğünlerinize çorba ile başlayın.
    - Toplantılarda ve özel günlerde diüretik etkisi nedeniyle alkol yerine soda tüketin. Ancak fazla soda tüketiminden kaçının. Böbrek sağlığınız için nadir tüketmekte fayda var.
    - Egzersiz yaparken ve sıcak havalarda çalışırken mutlaka su için.
    - Seyahatleriniz boyunca yanınızda su bulundurun. 
       Ömrünüz su gibi olsun! Su verenleriniz çok olsun:)
    .
    0 yorum

    Dar Pantolon: Şık ama Tehlikeli

    Evet hepimiz üstümüze yapışan pantolonları, nam-ı diğer ‘skinny jean’leri çok seviyoruz!
    Spor ayakkabısından tutun topuklusuna çizmesine kadar çok iyi taşıyorlar, bilumum kıyafetle çok güzel kombinleniyor,yakışana da yakışıyor hani. Ama bu moda vazgeçilmezi maalesef vücudumuz için pek vazgeçilmez değil. Oldukça ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor.
    Şimdi gelelim acı gerçeklere..

    Çok sıkı olmaları nedeniyle rahatsız hissettirebiliyorlar.
    Üst bacaklarımızı fazlasıyla sıkıştırdığı için kan dolaşımını zorlaştırıyorlar.
    Ve bu nedenle selülit ve varis oluşumuna neden oluyorlar.
    Ayrıca, genital bölgedeki ısıyı yükseltikleri için, vajinal mantar enfeksiyonuna yakalanma riskini de artırıyorlar!
    Elbette gardroplarımızın olmassa olmazından, bu güzel enfes pantolonlardan bir anda vazgeçmek mümkün değil ama, günlük hayatta çok sık tercih etmemekte yarar var!
    0 yorum

    Yüksek Topuk: Seksi ama Zararlı

    Başlıktan da anladığınız üzere konumuz Topuklu Ayakkabı! Oyy insanın adını telaffuz ederken bile içi bir garip, bir hoş oluyor.O Cristian Loboutin‘lerin resimleri kadar kadınların kalbini kimse çarptıramaz! Ne Kıvanç Tatlıtuğ da ne Hugh Jackman.. Bu topuklu denen meret öyle bir şey ki, çoğu kızın kalbini çalabilir, çoğu kızı da ben de niye yok diye söylettirebilir. Öyle etkileri var ruh durumumuz üzerinde.





    Tabii ki çok seksi bir görünüm katıyor, bacakların duruşunu bile değiştiriyor. Özel davetlerin ve toplantıların şıklık göstergesi. Jean, elbise, etek her türlü kıyafetin tamamlayıcısı. Hem zaten kısa boylular için de olmazsa olmaz! Uzun boyluysanız da göklere erişiveriyorsunuz üstündeyken.


    Ama bu moda harikasının zararları hem çok, hem de tahmin edemeyeceğimiz boyutlara ulaşabiliyor. İşin kötü yanı da şu ki; her 10 kadından 8'i ayaklarını rahatsız etse bile, her şeye rağmen topuklu ayakkabı alıyor.



    Gün boyu vücudun bütün ağırlığını taşıyan ayaklar, doğru ayakkabı giyilmediğinde büyük zarar görüyor.Özellikle topuklu ayakkabılar kadınların ayaklarında şekil bozukluğu başta olmak üzere çeşitli rahatsızlıklara sebep oluyor.








    Her adımda vücut ağırlığımızın yüzde ellisi ayağımızın ön tarafına, yüzde ellisi de topuğumuza yüklenir. Ayakkabının topuğu ne kadar yüksek olursa ayağın önündeki yük de buna bağlı olarak artar.

    Uygun olmayan ayakkabı kullanımı nedeniyle tarak kemiğine uygulanan yüksek basınç ağrılara, nasırlara ve parmaklarda şekil bozukluğuna sebep olur.Özellikle sivri burunlu ayakkabılarda parmakların üst üste binmesine ve doğal duruşunun bozulmasına yol açar. Ayak bileğindeki sinir sıkışmaları ayak parmaklarına doğru yayılan ağrı ve uyuşmalara neden olur. Ayrıca dize doğru yayılan ağrılar da olabilir.


    Eğer şikayetlerin yüksek topuklu ve dar ayakkabıdan kaynaklandığı uzun süre fark edilmemiş ise tablo ağırlaşır ve ameliyat şart olabilir.








    Peki alınacak önlemler neler?

    Öncelikle, kesinlikle, acele de olsanız, asla denemeden ayakkabı almayın!
    Gerekmedikçe yüksek topuklu ayakkabı giymekten kaçının.
    Mümkün olduğu kadar ayakkabıyı çorapla giyin çünkü çorap bilekteki sinir sıkışmasını nispeten önler.
    Ayak numaranızı iyi belirleyin ve ayağınıza uygun ayakkabıyı seçin.
    Mümkün olduğunca alçak ve kalın topuklu ayakkabılar tercih edin.
    Eğimi öne doğru daha hafif olan modelleri seçin.
    Ayakkabıyı seçerken ayağınıza giyip bir süre yürüyün, oturun kalkın ve size uygun olup olamayacağını, içinde rahat edip edemeyeceğinizi düşünün.
    Özellikle şeker hastalığı ya da dolaşım bozukluğunuz varsa, sinir sıkışmaları konusunda daha duyarlı ve dikkatli olun ve belirli zamanlarda ayaklarınızı kontrol ettirin.

    Tabii ki tamamen vazgeçin diyemem, bunu çoğu kadın 'dalga mı geçiyorsun' diye yanıtlar. Ama mümkün olduğunca, özellikle günlük rutin yaşamınızda az kullanmaya dikkat ederseniz riski azaltmış olursunuz.



    0 yorum

    Kusursuz Bir Cildin Düşmanları

    1-Makyajı silmeden uyumak: Biliyoruz, özene bezene yaptığınız makyajları çoğu zaman üşengeçlikten, bazen de silmeye kıyamadığınız için silmiyorsunuz. Fakat siz uyurken bu kimyasallar gözeneklerinizi tıkıyor cildinizin hava almasını güçleştiriyor ve bakteri enfeksiyonlarına davetiye oluyor.

    2-Sigara içmek: Sigara ciltteki yüzeyel kılcal dmarları daraltır, tıkar. Bu da derinizin beslenmesine engel olur. Yaşlanma belirtileri erken görülür.

    3-Fazla alkol alımı: Dozunda alınırsa vücuda faydası bile dokunabilen alkol, aşırıya kaçtığı zaman ciltte sarkmalara ve kırışıklıklara yol açabiliyor.

    4-Gereğinden fazla peeling yapmak: Peeling ölü derileri temizleyip cildinizin daha ışıltılı görünmesini sağlar fakat aşırıya kaçarsanız cildinizi kurutur, aşırı yağ salgılanmasına sebep olursunuz. Haftada 1-2 kez yapılmalıdır.

    5-Bilinçsiz kozmetik alışverişi yapmak: Herkesin cilt tipi farklıdır. Öneriyle bakım ürünü alınmaz. Önce cildinize neyin uygun olduğuna karar vermelisiniz.

    6-Yeterince uyumamak: Uyku, vücudumuzun dinlendiği, kafamızdan fazlalıkların atıldığı belki de hayatın en önemli zaman dilimlerinden biri. Biz hareket etmiyoruz ama vücudumuz uyurken çok iş yapıyor. İyi hissetmek, sağlıklı olmak için günde en az 8 saat uyumalısınız.

    7-Güneş korumasını ihmal etmek: Sadece yaz aylarında değil, kış aylarında da koruyucu kremleri sürmelisiniz. Güneşin zararlı ışınları cildin erken yaşlanmasına ve sarkmasına sebep oluyor.

    8-Gün içinde makyaj tazelemek: Yaptığınız makyaj gün içinde ter, rüzgar gibi faktörlerden dolayı etkisini kaybeder fakat silmeden üst üste sürülen kimyasallar gözeneklerin tıkanmasına yol açar.

    Tüm bu faktörlerin yanında, aslında söylemeye gerek bile yok ama bol bol su içmek en önemlisi. Su demek kan demek, hayat demek.
    Ayrıca cildinizin ışıldaması için iyi hissetmeniz şart. Yoksa milyonlarca liralar döktüğünüz kremler hiçbir işe yaramaz. Kendinizi, cildinizi sevmeye bakın.
    0 yorum
     
    Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
    Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI