işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
ağrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ağrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ağrı kesici bağımlısı kimdir?

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Babür Dora, migren hastalarının doktor doktor gezerek aşırı dozda ağrı kesiciye yöneldiğini, oysa aşırı ağrı kesici kullanımının bir bağımlılık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söyledi.

Türk Nöroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Dora, "Migrende ağrı başladığında hemen ağrı kesici kullanılıyor ancak önemli olan ağrı gelmeden bunu önleyici ve sıklığını azaltıcı ilaçlar alınmasıdır" dedi. Prof. Dr. Dora, toplumda sık rastlanan migrenin her 100 kişiden 16'sında görüldüğünü bildirdi.

Migrenin "epizodik" ve "kronik" olmak üzere iki ayrı tipi bulunduğunu, "epizodik" migrenin toplumda daha yaygın ortaya çıktığını ifade eden Dora, şu bilgileri aktardı:

"Epizodik migrende baş ağrısı yılda bir kez ortaya çıkabildiği gibi ayda 10-14 kez tekrarlayabiliyor. Kronik migrende ise ayda 15'den fazla tekrarlayan baş ağrısı söz konusudur. Bu tip migrende baş ağrısı artık müzminleşmiştir ve aşırı ağrı kesici kullanımını beraberinde getirir. Hasta giderek ağrı kesiciye bağımlı hale gelir, bu kısır döngü halinde devam eder. İlerleyen süreçte alınan ilaç yeterli olmadığı için doz giderek artırılır. Migren şekil değiştirerek 'ilaç aşırı kullanımı baş ağrısı'na dönüşür. Aşırı ağrı kesici kullanımı bir bağımlılıktır ve tedavi edilmesi gerekir. Böyle bir durumda ilaç kesilmeli ve hasta ilaçtan arındırılmalıdır."

AĞRI KESİCİ BAĞIMLISI KİMDİR?

Ayda 10 günden fazla ağrı kesici kullanan ve bunu en az 3 ay devam ettiren bir kişinin "bağımlı" olduğunu bildiren Dora, ilacın birden kesilmesi halinde vücudun buna tepki verdiğini, baş ağrısının şiddetlendiğini ve bulantı ortaya çıktığını anlattı. Dora, buna karşı uygulanan tedaviyle ilgili şunları kaydetti:

"Migrende yapılan en önemli yanlış, doktor doktor gezen hastanın aşırı dozda ağrı kesiciye yönelmesidir. Bir hastanın elinde 10 çeşit ağrı kesiciyle geldiği oluyor. Bir çok doktor, ağrı kesiciler aşırı kullanıldığında bağımlılık yaptığını bilmiyor. Tedavide hastaya destek veriyoruz. Ayda 10 gün migren ağrısı çeken bir kişinin hem özel, hem sosyal, hem de iş yaşamı olumsuz etkileniyor. Tedavide bu kişilerin ağrı kesicilere duyarlılığını artırıyoruz. Hedef migreni yok etmek değil, hayat kalitesine olumsuz etkisini azaltmaktır."

Migren için ağrı kesiciler dışında çok etkili alternatifler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dora, "Migrende ağrı başladığında hemen ağrı kesici kullanılıyor ancak önemli olan ağrı gelmeden bunu önleyici ve sıklığını azaltıcı ilaçlar alınmasıdır" diye konuştu.

0 yorum

Ağrı kesici kullanmak fıtık ediyor!

Yapılan araştırmalara göre; bel ve boyun ağrılarında sıkça başvurulan ağrı kesicilerin doku iyileşmesini yavaşlattığı ve fıtık oluşumunu hızlandırdığı açıklandı.

Günümüzde her üç kişiden biri kronik olarak boyun ve bel ağrısı şikâyeti yaşıyor. Özellikle uzun saatler boyunca masa başında hareket kısıtlılığı içinde çalışan, egzersiz ve spor yapmaya vakti olmayan ve fastfood tarzı beslenmeye ağırlık verenler bu şikayetleri yaşayanlar arasında ilk sırayı alıyor. Yapılan yeni araştırmalara göre bel ve boyun ağrılarını geçici olarak dindirmek için alınan ağrı kesicilerin dokuların iyileşmesini yavaşlatarak uzun vadede bel ve boyun fıtığı oluşumunu tetiklediği açıklandı.

‘Sık ve Yüksek Dozda Kullanılan Ağrı Kesiciler, Fıtık Oluşumunu Tetikliyor’
Bel ve boyun ağrıları fıtık oluşumunun sinyallerinin verildiği ilk evreyi oluşturuyor. Bu dönemde sık ve yüksek dozda kullanılan ağrı kesicilerin, omurgayı saran bağların zayıflamasına neden olarak fıtık oluşumunu hızlandırdığını belirten Türkiye Proloterapi ve Ağrı Kliniği Direktörü Uzm. Dr. İlker Solmaz, “ Boyun ve bel bölgesini saran bağların zayıflaması sonucu omurgalar üzerindeki baskı artar ve omurgalar arasında bulunan disk dokusu dışarı kayarak fıtık oluşumu gerçekleşir” dedi.

Bel ve boyunda ağrı şikayetlerinde yaşanmaya başladığı ağrı şiddetinin düşük olduğu dönemde ağrı kesiciler ile çözüm aramak yerine ağrının kaynağının tespit edilerek sebeplere yönelik tedavinin uygulanması gerektiğine dikkat çeken Dr. Solmaz, ağrıya neden olan hasarlı bölgenin vücut tarafından iyileştirilmesini sağlayan ve bugün dünyadaki en etkili doku onarıcı tedavi olan enjeksiyon uygulaması Proloterapi ile kalıcı iyileşme sağlandığı bilgisini verdi.

Ağrı Kesiciler Geçici Çözümler Vererek, Kalıcı Hasarlar Meydana Getirebilir!
Dr. Solmaz, “Ağrılar, vücudumuzun bizimle konuşma şeklidir ve bize hastalığın gelişine dair sinyaller verir. Bilinçsizce kullanılan ağrı kesiciler birçok hastalığın bulgularını geçici olarak yok edip, uzun vadede geri dönüşü olmayan rahatsızlıklara zemin hazırlayabilir. Özellikle bel ve boyun ağrılarında çok sık başvurulan ağrı kesiciler fıtık oluşumuna zemin hazırlamakla birlikte birçok organa da zarar vererek, mide, böbrek ve karaciğerde geri dönüşü olmayan tahribatlar yaratmaktadır“ dedi.

Ağrı Kesiciler Bağların İyileşmesini Engelliyor
Uzm. Dr. İlker Solmaz, bilimsel araştırmalar ve hasta istatistiklerinde sık ve yüksek dozda ağrı kesici kullanan hastalarda fıtık oluşumunun daha yüksek olduğunun gözlendiği bilgisini verdi.

Dr. Solmaz, yapılan araştırmalara göre; bağların iyileşmesinde çok önemli role sahip olan enzimlerin hasarlı bölgelere iletilmesini engelleyerek, bağlara daha fazla zarar verip, tam iyileşmeyi imkânsız kıldığı ve ağrıyı dindirme etkisiyle hastaların rahatsızlıklarını erken dönemde fark etmelerini önlediği bilgisini verdi.
Uzm. Dr. İlker Solmaz

Proloterapi Yöntemi İle Fıtığa Neden Olan Hasarlı Bölgeler Vücut Tarafından İyileştiriliyor
Bel ve boynu saran hasar görmüş bağların ve de kıkırdak dokunun onarılmasını sağlayan enjeksiyon uygulaması Proloterapi hakkında da açıklamalarda bulunan Dr. Solmaz, “Proloterapi yöntemi dünyada 1930 yılından günümüze uygulanan, vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçiren bir enjeksiyon uygulamasıdır. 

Bel ve boyun fıtığına sebep olan hasarlı bölge içine, içinde şeker bulunan serum enjekte edilerek bu bölgede mikropsuz iltihap oluşturulur. Mikropsuz iltihap, bağışıklık sisteminin hasarlı bölgeye yönelmesini sağlayan bir uyaran niteliğindedir. Vücut, iltihabı yok etmek için iyileştirme mekanizmasını devreye sokarak hasarlı bölge üzerinde kan akışını artırır ve iyileştirici hücrelerin bu bölgeye gelmesi sağlanır. İltihap, vücut tarafından yok edilirken hasarlı bölgenin de hızla onarılıp, yenilenmesi sağlanır. Bu yöntemle hastalar, ilaç ya da ameliyata gerek kalmadan; omurga, kas ve iskelet sistemi kaynaklı kronik ağrılarından kalıcı olarak kurtulmaktadır” açıklamasında bulundu.

0 yorum

Göğsüm Ağrıyor Acaba Kanser Miyim?


Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Kemal Yandakçı, meme ağrısı yaşayan kadınların genellikle Kanser olduğunu düşündüğünü belirterek, "Kanser hastalarında genellikle meme ağrısı görülmez. Kanser genellikle sert, ağrısız, düzensiz bir kitle ile başlar. Kanserde ağrı ancak hastaların yüzde 15'inde görülür" dedi. Op. Dr. Kemal Yandakçı, ülkemizde kadınların meme, Hemoroid ve kadın doğum muayenelerinden utandığını ve çoğu zaman bu nedenle hekime gitmediğini ifade ederek, "Hekimler için hastaların organları arasında bir fark yoktur" şeklinde konuştu. Op. Dr. Kemal Yandakçı, meme ağrısı, nedenleri ve tedavisine ilişkin şu bilgileri verdi: "Meme ağrısı, kadınların yüzde 70'inin ömrü boyunca bir şekilde karşılaştığı bir yakınmadır. 30-50 yaş arası kadınlarda oldukça yaygındır. Meme ağrısı tek veya çift taraflı olabilir ve meme ağrısını tarif eden kadınların önemli bir kısmı, bu durumun adet düzeniyle ilişkili olduğunu bilerek, bir bulgu olarak kabullenmişlerdir. Ancak yüzde 10-20'lik bir kesim, şiddetli ağrıyı tarif ederek, günlük iş ve cinsel aktivitelerinin kısıtlandığından ve bu durumun kendilerini Depresyona sevk ettiğinden şikayetçidirler. Adet düzeniyle ilişkili olan ağrılar bazen çok şiddetli olabilirler. Meme ağrısı yaşayanların yaklaşık 1/3'ü bu şikayetle doktora başvurma gereği hissetmişlerdir. Adet düzeniyle ilişkili olan ağrıların nedeni henüz kesin olarak bilinmemektedir. Ağrının adet düzeniyle birlikte ortaya çıkması, memelerde şişme, hassasiyet olması ve menopoz ile ağrı şikayetlerinin gerilemesi, kadınlık Hormonu olan östrojen etkisine bağlı olduğuna dair delilleri kuvvetlendirmektedir. Kanser hastalarında genellikle meme ağrısı görülmez. Kanser genellikle sert, ağrısız, düzensiz bir kitle ile başlar. Kanserde ağrı ancak hastaların yüzde 15'inde görülür. Meme ağrıları dört ana grupta sınıflandırılabilir. Bunlar adet düzeniyle ilişkili olan ağrılar, adet düzeniyle ilişkili olmayan ağrılar, göğüs duvarı ağrıları ve göğüs duvarı dışı ağrılardır. 

ADET DÜZENİYLE İLİŞKİLİ OLAN AĞRILAR 

 Genelde 30'lu yaşlardaki kadınlarda sık görülür. Genelde 3-7 Gün süren adet öncesi memede gerginlik, şişme ve hassasiyet şikayeti ile kendini gösterir. Ağrı genelde iki taraflıdır ve hastalar dokunmakla memenin hassas olduğundan da şikayet ederler ve ağrı genelde memenin üst dış bölümünde daha çok hissedilir. Ağrı koltuk altına ve üst kola da yayılma eğilimindedir. Ağrının şiddeti her adet döneminde değişmekle beraber, yıllarca ısrarla süren ağrı olarak tarif edilebilir. Menopoz ile tipik olarak ağrılar ortadan kalkar. Ağır eşya kaldırma ve kolu zorlama gibi fiziksel aktiviteler ağrıda artışa neden olur. 

ADET DÜZENİYLE İLİŞKİLİ OLMAYAN AĞRILAR

 Menstrüel döngüden bağımsız ve hem menopoz öncesi hem de menopoz sonrası kadınlarda gözlenebilen ağrı şeklidir. Ağrı genelde yanma şeklinde tarif edilir. Altta yatan neden hassas bir meme kisti, iltihap, çarpma olabileceği gibi, çoğu zaman ağrıyı açıklayacak bir neden gösterebilmek oldukça güçtür. Genelde çay, kahve, kola, çikolata gibi kafeinli gıda alımı, sigara ve Alkol tüketimi ve stresle ilgilidir.

 GÖĞÜS DUVARI AĞRISI 

 Kas-iskelet sisteminden köken alan ağrı çoğu zaman tek taraflıdır ve ağrının tariflendiği alana baskı uygulamakla ağrı artar. Memede tariflenen bıçak saplanması veya batma tarzındaki ağrılar, çoğu zaman kas-iskelet sisteminden kaynaklanan ağrılar olup bölgenin komşulukları nedeniyle meme ağrısı olarak kadınlarca tariflenmektedir. Bu şikayetlerle başvuran hastalarda sinir kök ağrıları ve kaburga ağrıları da araştırılmalıdır.

 GÖĞÜS DUVARI DIŞI AĞRI 

 Bu grup ağrılar kas-iskelet sistemi dışında safra kesesi taşı veya kalp kökenli ağrıları içermekte olup memede ağrı şikayetiyle başvuran hastalarda batın muayenesi ve kalp ile ilgili hikaye de dikkatle alınmalıdır.

 NE YAPMALI?

 Mutlaka bir genel cerrahi uzmanına başvurarak muayene olmalıyız. Ülkemizde bayanlar meme, hemoroid ve kadın doğum muayenelerinden utanmakta ve çoğu zaman bu nedenle hekime gelmemektedirler. Hekimler için hastaların organları arasında bir fark yoktur. 40 yaş altı bayanların meme muayenesi ve meme USG yaptırmaları, 40 yaştan sonraki bayanlarda ise 70 yaşa kadar her 8 kadından birinde gelişebilecek meme kanser riski nedeni ile yılda bir 70 yaştan sonra iki yılda bir meme USG ve mamografi yaptırmaları gereklidir. Muayene ve tetkiklerinde sorun saptanmayan hastalara kafein içeren gıdaların azaltılması, sigara ve Alkolden kaçınılması, spor yapılması, Sağlıklı beslenme koşullarına uyulması ve stresten uzak durması önerilir. Buna rağmen ağrıları devam eden hastalarımıza ağrı seviyelerine göre ilaç tedavi seçenekleri vardır."(İHA)
0 yorum

Kronik Yorgunluk Sendromu

Son zamanlarda grip olmadığınız halde sürekli başınız ve kaslarınız ağrıyor; her fırsatta dinlenmenize rağmen bir türlü kendinizi toparlayamadığınızı hissediyorsanız Kronik Yorgunluk Sendromu yaşıyor olabilirsiniz.

Birçok hastalıkla benzer özellikler gösterdiği için fark edilemeyen Kronik Yorgunluk Sendromu’nu, Hisar Intercontinental Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Akif Nuri Doğan’dan öğrendik…

Bir takım teoriler olsa da kronik yorgunluk sendromunun nedeninin belli olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Doğan; ‘Kronik Yorgunluk Sendromu bozuk bir bağışıklık sistem yapısından meydana gelen sinir sistemi inflamasyonudur. Özellikle 30-50 yaş grubundaki kadınlarda daha fazla görülen hastalığın semptomları grip ya da diğer viral enfeksiyonlara çok benzer. Kas Ağrısı, aşırı yorgunluk ve baş ağrısı en sık görülen belirtileridir. En önemli nedeni strestir.’ diye konuştu.

Kronik Yorgunluk Sendromu mu Yaşıyorum?

• En az 6 aydır ne kadar dinlenirseniz dinlenin geçmeyen bir yorgunluğunuz varsa,
• Bu yorgunluğa baş ve kas ağrıları eşlik ediyorsa,
• Günlük aktivitelerinizi kısıtlayacak kadar ağrı çekiyorsanız,
• Egzersiz sonrası 1 saat içerisinde geçecek ağrılarınız 24 saat geçse de azalmıyorsa,
• Unutkanlık ve konsantrasyon problemleri yaşamaya başladıysanız,
• Kızarıklık, şişlik gibi Artrit belirtileri olmayan eklem ağrıları çekiyorsanız,
• Sersemlik hissi yaşıyorsanız,
• 5-8 saat uyumanıza rağmen uykunuzu alamıyorsanız,
• Sese, gürültüye, ışığa, çevresel faktörlere karşı aşırı duyarlıysanız,
• Ateşiniz çok olmasa da yükseliyorsa (38,3’ten daha az olan ateş),
• Boğazınızda ağrı ve yanma varsa, hekiminize başvurmanızda fayda var. Kronik Yorgunluk Sendromu yaşıyor olabilirsiniz.

Tanı ve Tedavi

Kronik Yorgunluk Sendromu için spesifik bir test yoktur. En az dört semptomun bir arada görülmesi gerekir. Özellikle çok uzun süreli nedensiz yorgunluk tanı koymada önemli rol oynar. Yapılan muayene ve testlerle olası sebepler dışlandıktan sonra tanısı konulan hastalığın semptomik ve kombine tedavisi gerekir. Tedavinin amacı semptomları azaltmaktır. Birçok Kronik Yorgunluk Sendromu hastasının tedavi ile düzelen depresyonu ve psikolojik bozuklukları vardır. Tedavi;

• Davranışsal terapi ve bazı hastalar için derecelenmiş egzersiz
• Sağlıklı beslenme
• Uyku yönetim teknikleri
• Ağrıyı, rahatsızlığı ve ateşi düşürecek ilaç tedavisi
• Anksiyete için ilaç tedavisi
• Depresyon için ilaç tedavisi kombinasyonunu içerir.

Kronik Yorgunluk Sendromu yaşayan hastalar aktif bir sosyal yaşam için teşvik edilir. Rahatlama ve stres azaltma teknikleri kronik ağrı ve yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir, fakat bunlar Kronik Yorgunluk Sendromu için esas tedavi yöntemi değildir. Orta dereceli fiziksel egzersiz de yararlı olabilir. Hekiminiz ne kadar aktivite yapabileceğiniz ve yavaşça bunu nasıl artırabileceğiniz konusunda size yardımcı olabilir. Eğer inatçı, sık yorgunluk hissediyorsanız hastalığın semptomları olsun ya da olmasın uzmanınızı arayın. Başka ciddi hastalıklarda benzer bulgular verebilir ve bunların dışlanması gereklidir.

Kronik Yorgunluk Sendromu ile Başa Çıkmanın İpuçları…

• Yorgun hissettiğiniz günlerde çok fazla egzersizden kaçının.
• Aktivite, dinlenme ve uyku zamanlarınız arasındaki dengeyi sağlayın.
• Büyük görevleri daha küçük yapabilir boyuta indirgeyin.
• Daha zorlu görevleri haftaya yayarak yapın.
• Derin nefes egzersizleri yapın.
0 yorum

Ellerimizi tehdit ediyor!

En sık görülen deri hastalıklarından biri egzama. Üstelik ülkemizde de dünyada da gitgide yaygınlaşıyor.

Tam iyileşti derken yeniden hatta sıklıkla tekrarlayabilen egzama, yaşam kalitesini bozmasının yanısıra ekonomik kayıplara da neden oluyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar, egzamanın nedenleri arasında çamaşır suyunun da stresin de olabildiğini belirterek, milliyet.com.tr'ye önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.


Vücudumuzda en önemli organlarımız arasında yer alıyor ellerimiz. Ama nedense pekçoğumuz değerini pek de bilmiyor, bakımı için ayrılacak süreyi fazla buluyor, herhangi bir Ağrı- sızı durumunda çok da önemsemiyor, onları pervasızca yıpratabiliyoruz. Gün içinde zaten fazlasıyla yorulan ellerimiz bir yanda teknolojinin, bir yandan çeşitli temizlik malzemelerinin, bir yandan bilgisayar tuşlarının hatta bir yandan da stresin tehdidi altında! El rahatsızlıkları artık çok genç yaşlarda da sıkça rastlanan bir hastalık haline gelmiş durumda. İşte o hastalıkların çokça görülenlerinden biri de el egzaması. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Belma Bayraktar, el egzamasının en sık rastlanılan deri hastalıklarından biri olduğunu belirterek, sık tekrarlamasının yaşam kalitesini bozup, ekonomik kayıpları da beraberinde getirdiğini söylüyor. El egzamasının çok çeşitli nedenleri olduğunu, bazılarının 'meslek hastalığı' olarak değerlendirildiğini, bazen de mantar hastalığının bir göstergesi olabildiğini kaydeden Dr. Bayraktar, “Çevresel risk faktörleri, hobiler, ev ve işle temas edilen maddelerin detaylı sorgulanması önemlidir. Şüphelenilen olgularda mantar testi ya da biyopsi alınması gerekli olabilir” diyor.

Bazıları kabuklu bazıları içi sıvı dolu kabarcıklı

Ülkemizde de dünyada da gittikçe yaygınlaşan egzamanın sinirsel, alerjik, yağlı deri ve temas egzaması gibi çeşitli nedenleri bulunuyor. Bu, çamaşır suyunun içindeki bir madde olabildiği gibi, nikel alerjisi hatta günümüzün bol stresli yaşantısı da hastalığa davetiye çıkarabiliyor. Nedeni alerjik ise alerji yapan o maddenin kullanımının sona erdirilmesi iyileşme için yeterli. Ancak çoğu zaman hastalığa yol açan faktörler kendini belli etmiyor. Geniş bir yelpazeye sahip olan egzama hastalığının AKUT, kronik, yaş ve kuru şeklinde türleri bulunuyor. Kaşıntılı ve rahatsızlık veren, çatlak oluştuğunda ağrıya yol açan ve enfeksiyon riski taşıyan egzamanın kızarıklık ve deride şişme gibi nedenlerle görüntüsü de bu rahatsızlığı artırıyor. Bazıları kurulukla, kabuklanmayla seyrediyor, bazıları içi sıvı dolu kabarcıklarla. Dr. Belma Bayraktar, egzaması olan kişilerin ellerini temizlerken ve el bakımında anti-alerjik ürünler kullanması gerektiğini belirterek "Yama testi ile allerjenin saptanması gerekebilir. Atopi öyküsü olanlarda koldan yapılan prick test aydınlatıcı olabilir" diyor.

Eldiven kullanırken dikkat

Daha çok kadınları tehdit eden el egzaması, bazı meslekleri çok seviyor. Kuaförler, ahçılar,sağlık çalışanları, metal endüstrisinde çalışanlar ve temizleyicilerde daha sık rastlanıyor. El egzamasında en önemli nedenin bozulmuş deri bariyeri olduğunu belirten Dr. Bayraktar, bu nedenle egzamayı arttıran faktörlerden uzaklaşmanın ve deri bariyerini onarıp korumanın çok önemli olduğunu vurguluyor. Türkiye'de mesleğe bağlı el egzamalarının en fazla görüldüğü gruplardan biri de inşaat işçileri. Mesleğe bağlı el egzamalarında da önlem almanın son derece önemli olduğunu, elleri temizleme sonrası iyi durulamak ve kurulamak gerektiğini belirten Dr. Bayraktar, yıkama sonrası deri koruyucu bariyer kremlerinin faydalı olacağını söylüyor. Yanlış eldiven seçimi de el egzamasına yol açan en önemli faktörler arasında yer alıyor. Latex eldivenlerin sıklıkla alerjiye yol açtığını belirten Dr. Bayraktar, “Koruyucu eldivenlerden latex olanlar, bazı alerjenlere geçirgen olmaları ve duyarlanma yapmaları nedeniyle tercih edilmez. Kullanılacak eldivenler her meslek için farklı özelliktedir. Kumaş eldivenler tek başına veya diğer eldivenlerin içine kullanılır. Eldivenlerin nemlendirmemesi ve tahriş etmemesi önem taşır” diyor.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI