işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
diyabet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diyabet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Diyabet hastaları ayak bakımı yaptırmalı!

Diyabet (şeker hastalığı) ayak başta olmak üzere birçok organda bozukluklara yol açabilir. Bu nedenle ayak sağlığı ve bakımı diyabetlilerde çok önemlidir. 

Diyabet ayaktaki sinir uçlarının hasar görmesine yol açtığı için sıcak - soğuk algısı, ağrı hissi olmayabilir. Ayrıca kan damarlarının hasar görmesine sebep olduğu için azalan kan akımı nedeniyle ayak ülserleri ve yaraların geç iyileşmesine neden olur. KadıköyŞifa Ayak Sağlığı Merkezi uzmanları diyabet hastalarının ayak bakımı konusunda nelere dikkat etmesi gerektiğini ve diyabet hastalarında ayak bakımının nasıl olması gerektiğini anlatıyor!

Diyabet hastalarının en sık yaptıkları hatalar

Vücudun ağırlığını taşıyan ve en çok baskı altında kalan organlardan biri olan ayaklarda yaralanmalara sık rastlanır. Diyabetli hastada nöropati oluşmuşsa ayakkabı içindeki herhangi bir cisim hissedilemez buda küçük yaralanmalara, tahrişe neden olur. Ağrı hissi olmadığı için durum farkedilmez ve iltihaplanmaya zemin hazırlar.
Ayaklar çoğunlukla üşüdüğünden ısınmak için kullanılan soba, kalorifer, sıcak su torbası vb. şeylerle yanık tehlikesi, ortaya çıkabilir.

Tırnakların derin kesilmesi, nasırların kesici aletlerle alınmaya çalışılması, ince ve hassas derinin ponza taşı ile temizlenmeye çalışılması ciddi yaralanmalara yol açacağından ayakların mutlaka ayak bakım uzmanı tarafından kontrolü ve bakımı yapılmalıdır. Böylece kişinin yaşam kalitesi korunabilir.

Ayak Sağlığında uzmanlar hangi hizmetleri sunar?

• Ayak tırnaklarınız diyabetliler için özel olarak tasarlanmış tırnak makası ile kesilir
• Ayakta ve tabanda oluşan nasırlar, keratin tabakalar podiatri cihazı ve özel frezler yardımıyla temizlenir. Diyabetliler için kullanılan özel kremler ile hassas deri koruma altına alınır
• Basış bozukluğu ya da kemik deformiteleri mevcut ise ihtiyaç görülen tabanlık ya da destek malzemesi önerisinde bulunur.
• Uzmanlar ayakta su kabarcıkları, renk değişikliği ya da kaşıntı farketmesi halinde mutlaka doktora yönlendirir.

Diyabet hastaları kişisel bakımda nelere dikkat etmeli?

• Ayak temizliğinize özen gösteriniz. Ayaklarınızı hergün ılık su ile ve cildinizi tahriş etmeyecek bir sabun ile yıkayınız.
• Yumuşak beyaz bir havlu ile parmak aralarınız başta olmak üzere ayağınızı iyice kurutunuz. (Herhangi bir kanama riskine karşı, farkına varabilmek için beyaz havlu kullanınız)
• İyi bir nemlendirici ile (parmak aralarınız hariç ) ayaklarınızı koruma altına alınız. Parmak aralarına sürülen krem o bölgede mantar enfeksiyonuna neden olabilir.
• Dikişsiz, yüzde yüz pamuk ve mümkünse gümüş içerikli çorap tercih ediniz ve her gün çoraplarınızı değiştiriniz.
• Ayakkabı seçiminiz yumuşak deri, önü geniş ve rahat olmalıdır. Ayakkabı ayağınızı sıkmamalı, parmaklarınız içeride rahat hareket etmelidir. Ayakkabınızı giymeden önce mutlaka içini kontrol ediniz (taş vb. şeyler açısından). Önü açık terlik yada sandalet tercih etmeyiniz.

0 yorum

Diyabet Hastaları Nasıl Beslenmeli

Diyabet en genel tanımıyla, vücudun glukozu etkin bir şekilde kullanamamsası sebebiyle kanda bulunan glukoz miktarının yüksek olması durumudur. Glukoz kullanımını sağlayan hormon pankreastan salgılanan insülin hormonudur. İnsilün hormonunun az yada hiç üretilmemesi ya da üretilen hormonun etkin bir şekilde kullanılamaması (insülin direnci) sonucunda kandaki şeker oranı yükselir ve bu da zaman içerisinde damarlara zarar vererek vücutta tahribatlara sebep olur.

Temel olarak diyabet çeşitler tip 1 ve tip 2 diyabettir. Tip 1 diyabette pankreas insülin hormonunu hiç üretemez ya da yeterince üretim olmaz. Tip 2 diyabetteyse (erişkin diyabeti)  pankreas insülin üretmektedir ancak vücut uygun şekilde kullanamamaktadır. Bu tip diyabetlerde ise genel problem yanlış beslenmeden kaynaklı ve özellikle bel ve göbek bölgesinde görülen kilo fazlalığı ve hareketsizliktir. Diyabet yönetiminde beslenme-egzersiz ve ilaç/insülin kullanımı eş zamanlı ve düzenli olarak uygulanmalıdır.

DİYABETLİLER NASIL BESLENMELİDİR
Aslında diyabetik diyet tüm insanların izlemesi gereken en sağlıklı diyettir. Bu diyette esas ağırlık taze sebzeler, yağsız et-balık-tavuk, süt ve süt ürünleri, baklagiller ve karmaşık karbonhidratlardan oluşmaktadır. Basit karbonhidratlar (şeker, pirinç, unlu, nişastalı ürünler, fast foodlar, ambalajlı ürünler ) vücut tarafından çok çabuk sindirildiği için kan şekeri çok hızlı yükselir ve hızlı bir şekilde de düşer. Kompleks karbonhidratlarsa lif yönünden zengindirler ve kan şekerini daha yavaş yükseltip daha yavaş düşürürler. Böylece şeker seviyemiz dengede kalmış olur. Ölçüsünde tüketilen tam tahıllı ekmekler, pirinç yerine bulgur (özellikle esmer bulgur) tüketilmesi, az şekerli meyvelerden uygun ölçüde yenmesi diyabet yönetimiyle ilgili önemli ipuçlarıdır. 

Diyabetlilerin beslenmesinde ara öğünler çok önemli bir yer tutar. Ara öğünlerde uygun miktarda kuruyemiş (özellikle badem, ceviz ) , yağsız yoğurt, tam tahıllı ince bir dilim ekmekle bir parça yağsız peynir tüketilmesi gün içerisinde şekerinizi dengede tutmaya yardımcı olur. Bunun yanı sıra çözünen ve çözünmeyen liflerden yana çok zengin olan yulaf ezmesi de ara öğün ya da kahvaltıda tercih edilebilir. Düzenli egzersizinse en az beslenme kadar etkili olduğu unutulmamalıdır.
0 yorum

Obez çocuk sayısı hızla artıyor!


Yoksa sizin çocuğunuz da mı aşırı kilolu hatta obez? Tıpkı milyonlarca çocuk gibi


Son yıllarda çocukları da hızla pençesine alan obezite tam anlamıyla alarm veriyor. Obezite eskiden çocuklarda görülmeyen Tip 2 Diyabeti de hızla artırıyor. Ancak çaresi var. Acıbadem Üniversitesi Pediyatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, çocuklarda obeziteyi önlemenin küçük ama önemi büyük ipuçlarını anlattı.


Obezite, çağın sorunu. Son yıllarda sadece yetişkinlerin değil çocukların da en büyük sorunlarından biri haline geldi. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de obez çocuk sayısı hızla artıyor. Türkiye'de çocuk ve ergenlerin yüzde 30'u obez. Pekçoğu da aşırı kilolu yani obezite sınırında. Bu salgın hastalıkta en temel nedenlerin başında sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik geliyor. Hareketsizliğin yanısıra fast-food tarzı beslenmeye eğilimin artması, hamburger ve patates sözkonusu olduğunda gözleri parlayan çocukların sebze deyince yüzlerini ekşitmeleri ve sırt çevirmeleri, en temel öğün olan kahvaltının yeterince düzenli yapılmaması obeziteye davetiye çıkarıyor. Şüphesiz teknolojideki gelişme ve doğadaki betonlaşma da çocukları hareketsizliğe sevk ediyor. Eskiden olduğu gibi evlerinin önünde ip atlayıp seksek oynayacak, top koşturacak alanlar bulamayan çocuklar, teknolojinin de cazibesine kapılarak bilgisayar Oyunları, tabletler derken oturdukları yerden hiç kalkmadan günü tamamlayabiliyor.

Aşırı kilo pekçok hastalığa yol açıyor
Çocuklarının gitgide daha fazla kilolu olduğunu gören anne babaların kimi kendisini çaresiz hissediyor, kimi soluğu uzmanda alıyor. Acıbadem Üniversitesi Pediyatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serap Semiz, obezitenin bazı hastalıkları da beraberinde getirdiğini belirterek " Obezite öncelikle insülin direnci ve Tip 2 diyabete yol açıyor. Biz eskiden çocuklarda Tip 2 diyabeti görmezdik. Obeziteyle birlikte çocuk ve ergenlerde de bu hastalıkta artış olduğunu görüyoruz. Hipertansiyon, eklem rahatsızlıkları, solunum problemleri, uyku apnesi, kan yağlarında artış, erken yaşlarda damar sertliği gibi ciddi hastalıkların başlamasında da çocukluk çağı obezitenin rolü büyük'' diyor. Ayrıca obezitenin kızlarda erken ergenliği de tetiklediğini vurguluyor.

Temel nedeni hareketsizlik ve sağlıksız beslenme
Obezitenin birçok nedeni var şüphesiz. Ancak Prof. Dr. Serap Semiz, temel nedenin hareketsizlik ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları olduğunu belirtiyor. "Bizim gördüğümüz vakaların yüzde 95-98'i basit şişmanlık olarak adlandırdığımız, enerjiyi günlük gereksinimin çok üstünde alıp, harcayamama durumudur. Olguların sadece çok küçük bir bölümünü hormonal nedenli şişmanlıklar ve iştah merkezini ilgilendiren doğumsal hastalıklar oluşturuyor. Basit şişmanlığın oluşmasında en önemli neden fast-food tarzı beslenme ve hareketsizlik. Yiyeceklere artık eskiye göre daha kolay ulaşılıyor. Market ürünleri, restoranlar ya da fast-foodlar çoğu ailede beslenmede ilk başvuru kaynağı haline gelmiş durumda" diyen Prof. Dr. Semiz, hareketsiz yaşam tarzının da bir an önce değişmesinin şart olduğunu vurguluyor. Özellikle asansör ve servis kullanımı, internet ve tabletler karşısında geçirilen uzun saatler, yarışmaya dayalı sınav sistemi, oyun alanlarının yetersizliği çocukları kaçınılmaz olarak obeziteye götürüyor.

Küçük tedbirlerle büyük başarı sağlanıyor
Obezite ile mücadelede anne-babalara büyük görevler düşüyor. Çocukları için alacakları küçük tedbirler, sorunla mücadeleye yönelik büyük başarılar sağlıyor. Prof. Dr. Semiz, obez olan veya obeziteye meyilli çocuğu olan anne babalara şu tavsiyelerde bulunuyor: "Çocuğunuzu harekete yöneltin. Bilgisayar ve televizyon karşısında geçirdiği süreleri kısıtlaması gerektiğini anlatın ve onu ip atlamaya, top koşturmaya, düzenli yürüyüş yapmaya yönlendirin. Asansör yerine merdiveni kullanmasını teşvik edin. Aktivite konusunda çocuklarınıza örnek olun ve onları motive edin.

Yeme alışkanlıklarının sağlıklı hale dönüşmesini sağlayın. Sabah kahvaltısını mutlaka yaptırın. Market ürünleri, aşırı yağ ve karbonhidrat içeren yiyeceklerden kaçınması, gazlı ya da gazsız şekerli içeceklerden uzak durması, fast-food beslenme yerine sağlıklı yemekleri yemesi gerektiğini nedenleriyle izah edin. Siz de evde çocuğunuza sebze ve bakliyatı sevdirecek değişik lezzetlerde yemekler pişirin. Tencere yemeği yemediğinde, alternatif olarak onun tercihi olan daha kalorili bir besini sunmayın.
0 yorum

Fazla oturmak diyabet ve kalp hastalıkları riskini artırıyor


ANKARA (AA) - İngiltere'de yapılan bir çalışma, fazla oturmanın diyabet, kalp hastalıkları ve ölüm riskini artırdığını ortaya koydu.

Leicester ve Loughborough üniversitelerinin Diabetologia dergisinde yayımlanan araştırmasında, yaklaşık 800 bin kişinin katıldığı 18 araştırma incelendi.

Yapılan araştırmalara göre, uzun süre hareketsiz kalan kişiler, iş çıkışı spor salonuna ya da havuza giderek egzersiz yapsalar dahi hareketsiz kaldıkları sürenin olumsuz etkisini tam olarak ortadan kaldıramıyor. Yani, gün içinde 30 dakika egzersiz yapan bir kişi, sağlıklı bir hayatı olduğuna kendini inandırıyor, ancak geriye kalan 23,5 saatte ne yaptığını düşünmüyor.

SLAYT: DOĞAL EGZERSİZ YOLLARI

Uzun süre oturanların, oturmayanlara göre diyabet ve kalp rahatsızlığı geçirme riskinin daha fazla olduğunu vurgulayan bilim adamları, televizyon izlemek ya da bilgisayar kullanmak gibi insanı hareketsizliğe iten alışkanlıkların modern toplumlarda oldukça yaygın hale gelmeye başladığına da işaret ediyor.

Araştırmacılar, hareketsizliğin önüne geçebilmek için, bazı iş toplantılarının ayakta düzenlenmesi, öğle yemeği için ayrılan sürede yürüyüş yapılması ya da akşamları televizyon izleme süresinin azaltılması gibi önerilerde bulunuyorlar.
0 yorum

Kahvenin bilinmeyen faydası



Kahve tüketimi kültürümüzde keyiftir, ikramdır, sohbettir, paylaşmaktır. İçmekten vazgeçemediğimiz kahvenin tüketim miktarına göre sağlığı olumlu etkileyen birçok faydası bulunmakta. Bu nedenle sağlık durumunuza göre miktarını belirlemekte fayda var.



Hergün içilen bir fincan kahvenin inme, parkinson, bazı kanser türleri, diyabet riskini azalttığına dair çalışmalar mevcuttur.



Kaliforniya üniversitesinde 180bin kişi üzerinde yapılan bir çalışma sonucuna göre kahve tüketimi ile karaciğer kanseri riskinin azaldığı yönünde. Kanser araştırmaları seminerinde karaciğer kanseri riski olanların hergün uygun miktarda kahve tüketmeleri de önerilmiş. Kahve tüketenlerin tüketmeyenlere göre karaciğer kanser riski %42 azalmaktadır.



80bin kişi üzerinde yapılan bir çalışma sonucuna göre ise düzenli tüketilen kahvenin %20 oranında inme riskini azalttığı yönünde. Kahve içerisinde polifenol denilen maddelerin bu etkiyi sağladığı bilinmekte.



Başka bir çalışmada ise 4 hafta ve üzeri düzenli kahve tüketen şeker hastalarının şekerlerinin düştüğü ve tip2 diyabet riskinin ise %40 oranında azaldığı yönünde, kahve içerisinde bulunan krom ve magnezyum mineralinin bunda etkili olduğu düşünülüyor. Kahvenin kan şekerini düşürücü etkisi nedeniyle hipoglisemisi olanların dikkatli tüketmelerinde fayda var. Diyetisyen Özlem Sert Aydın



Diyetisyen Özlem Sert Aydın

www.ozlemsert.com
0 yorum

Denizden gelen sağlık

Balık sezonu açıldı; sayısız faydasıyla balık sağlık vadediyor...

Av yasağının kalkmasıyla “Vira bismillah” denildi, ağlar denize atıldı. Balıklar tezgahlarda yerini aldı. Balıkseverler hayli memnun. Ancak üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen Türkiye'de balık tüketimi dünya ortalamasına göre son derece az. Oysa balığın, kalp ve damar hastalıklarından beyin gelişimine, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinden diyabete dek sayısız faydası bulunuyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Seven, balık tüketiminin sağlığa 10 faydasını anlattı.

1. Gripten koruyor
Sonbahar geldi, grip sezonu açıldı. Mevsim geçişlerinde çok sık kapımızı çalabilen gribe karşı balık çok önemli bir kalkan. Özellikle mevsiminde tüketilen balık, içerdiği yağ asitleri sayesinde bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine son derece fayda sağlıyor. Balığın gribe ve enfeksiyonlara karşı vücudu koruduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmış durumda. Siz siz olun tam da sezonu açılmışken haftada 2 kez balık yemeyi ihmal etmeyin.

2. Şifalı yağların kaynağı
Balıkta diğer hayvansal kaynaklı besinlerin aksine doymuş yağ yerine, doymamış yağ asitleri denilen omega-3 yağ asitleri bulunuyor. Omega-3 vücudun üretmediği ve en fazla balıkta bulunan son derece faydalı bir yağ. Özellikle soğuk su balıklarından somon, uskumru, sardalye ve ton balığı omega-3'ten en zengin balıklar. Yapılan çalışmalar Omega-3'ün sağlık açısından sayısız faydasını ortaya koyuyor.

3. Zeka gelişimini destekliyor
Balık iyottan zengin bir besin kaynağı ve iyot zeka gelişiminde önemli rol oynuyor. Balık yiyen çocukların zeka puanlarında artış meydana geldiği ve öğrenme kabiliyetlerinin arttığı görülüyor. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında düzenli balık tüketen annelerin bebeklerinde öğrenme, algılama ve bebeklik döneminde kavrama, tutma gibi el fonksiyonlarında artış olduğu saptanmış durumda. Bebek ve çocuklarda zeka gelişimini destekleyen balığın bileşimindeki DHA, görme ve nörolojik gelişimin sağlıklı bir biçimde gelişmesinde son derece etkin rol oynuyor.

4. Kalp dostu
Balığın tam bir kalp dostu olduğunu biliyor muydunuz? Sağlık için mutlaka sofranızda balığa yer verin. Balığın içerisindeki omega 3 yağ asitleri kötü kolesterolü (LDL) düşürürken iyi kolesterolü (HDL) artırıyor. Kandaki trigliserit yani serbest yağların düşürülmesini sağlıyor. Tansiyonu düşürerek kalp yetmezliğinden ve inme riskinden koruyor, kanın pıhtılaşmasını önleyerek akışkanlığını sağlıyor.

5. Kemikleri güçlendiriyor
Sayısız faydası olan balığın kemikleri de güçlendirdiğini söylesek! Yanlış duymadınız. Özellikle de kılçığı ile yenilebilen küçük balıklar kalsiyumdan zengin ve bu da kemiklerin güçlenmesini sağlıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Seven, balığın bu özelliği dolayısıyla kemik erimesi sorunu yaşayanların, menopoz dönemindeki kadınların ve yaşlıların bol bol balık tüketmesini tavsiye ediyor.

6. Kaliteli protein kaynağı
Proteinler vücut için çok önemli besin unsurları. Vücudun bir anlamda çimentosunu oluşturuyor. Hücrelerin onarılması ve yeni dokuların yapımı için olmazsa olmaz besin öğeleri. Ancak yağlarda olduğu gibi onları depolayamıyoruz. Sürekli tüketerek vücudumuza kazandırmamız gerekiyor. Balığın da aralarında yer aldığı bazı besinler kaliteli protein yağlarını oluşturuyor. Balık da en önemli yüksek değerli protein kaynağı olarak öne çıkıyor.

7. Depresyondan koruyor
Yoğun iş ortamı ve günlük hayatın koşuşturmacasında sorunlar üst üste gelebiliyor. Hele de kişilik itibariyle yatkın olanlarda stres yerini depresyona da bırakabiliyor. Yapılan çalışmalar özellikle somon, uskumru ve ton balığı gibi yüksek oranda Omega-3 yağ asitlerini barındıran balıkların depresyona karşı büyük fayda sağladığını ortaya koyuyor.

8. Diyabete karşı balık tüketin
Özellikle bazı balık türlerinde bolca bulunan Omega-3 gençlerde diyabet riskini önemli ölçüde azaltıyor. İnsülinin işlevini artırıyor, tip 2 diyabete karşı koruma sağlıyor. Bu nedenle diyabet hastalarının ve diyabet riski taşıyanların bol bol balık tüketmesi çok faydalı.

9. Alzheimer riskini düşürüyor
İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte çağın hastalığı olarak gittikçe daha sık görülen Alzheimer'a karşı haftada 2 kez balık tüketmek büyük önem taşıyor. Zira balık yağının ve Omega-3 yağ asitinin faydalarından biri de Alzheimer riskini düşürmesi. Alzheimer'ın yol açtığı hafıza kaybını önlemede güçlü bir silah olan balık özellikle de buğulama ya da ızgara olarak tüketilmeli.

10. Romatoid Artrit'e faydalı
Omega-3 yağ asitleri dokuların hasar görmesine neden olan mekanizmaların geri dönüşümünü sağlayarak anti-inflamatuar etki gösteren en güçlü besin bileşenleri. Acıbadem Fulya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Seven, özellikle artrit hastalarında görülen eklem romatizmasının azaltılması ve mevcut ağrıların giderilmesinde balık tüketiminin önemli faydaları olduğunu belirtiyor.
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI