işü
Son yayınlanan yazılar
print this page
Son yazılar
hastaliklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hastaliklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Obezitenin Nedenleri




Özellikle de bizim toplumuzda ki insanların yaklaşık % 60 oranında obezite hastalığı yaşaması ya da bı hastalığın evresine yaklaşması, pek çok kişiyi obezitenin nedenleri sorusunu araştırmaya yöneltmiştir. Nitekim günümüzde çocuklarda bile sıklıkla görülmekte olan bu hastalık, vücudun sağlıksal açıdan pek çok sıkıntı yaşamasına sebebiyet vermektedir. Böylece de, sağlıklı bir hayat kurmanın ilk yolu, düzenli beslenme ve kilo kontrolü yaptırmaktan geçmektedir.

 Genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranla aşırı artması sonucunda, kişinin boy uzunluğu ve vücut ağırlığının düzeyinin üzerine çıkması olarak tanımlanan obezite, Türkiye’ de başta erkekler olmak üzere pek çok kişide sıklıkla görülmeye başlamıştır. Özellikle de fast food kültürünün giderek etkin bir hal almaya başlaması, hazmı zor yiyeceklerle doldurulan midelerin genişlemesine sebebiyet vermektedir. Hal böyle olunca da, yaklaşık son on yıl içerisinde obetize oranlarının artması kaçınılmaz olmuştur. Obezitenin nedenleri olarak pek çok sebep madde sıralamamız mümkündür. Keza, insanların günlük yaşamlarını sürdürdükleri esnada maruz kalmış oldukları sert standartlar, onların yemek yeme ve uyuma alışkanlıklarını tamamen değiştirmek zorunda bırakmıştır. Gidişatın bu şekilde ilerlemesi de obezitenin türemesine ön ayak olmuştur.

 
Obezitenin Başlıca Nedenleri
        Kişinin aşırı ve düzensiz bir şekilde beslenme alışkanlığı geliştirmiş olması, obeziteyi tetikleyen en büyük etkendir.
        Gün içerisinde hantal kalmak ve yetersiz bir fiziksel aktivite sergilemekte vücudun şişmanlamasına sebebiyet vermektedir.
        Obeziteyi etkileyen en önemli etmenlerden bir diğeri de, eğitim düzeyi ve sosyo- kültürel faktörlerdir. Kaldı ki, bilinçli bir kişinin yeme düzeni ile bu konu üzerinden hiç eğiyim almamış birinin beslenme alışkanlıkları arasında dağlar kadar fark vardır.
        Hormonal ve metabolik etmenler de obezitenin nedenleri arasında gösterilir. Özellikle de, ergenlik döneminde hormonların dengesiz bir şekilde salgılanması, obezitenin daha aktif bir hale ulaşmasına sebebiyet vermektedir.
        Her ne kadar uzmanlar bu ihtimalin gerçekliği konusunda ikiye ayrılsa da, obezitenin genetik etmenlerden kaynaklandığını da söylememiz mümkündür. Keza anne ve babanın sağlıklı bir vücut yapısına sahip olması, onların çocuklarının gelişimi açısından da oldukça etkilidir.
        Aşırı derecede sigara ve alkol kullanımında obeziteyi tetiklediği apaçık ortadır. Özellikle de yemeklerle birlikte tüketilen alkol, vücudun hızlı yağ yakma eylemini yavaşlatarak, yağ birikimlerinin oluşmasına sebebiyet vermektedir.
        Antidepresan ilaçlarının kullanımı, pek çok fiziksel sıkınıtının yanı sıra, obezitenin de en büyük yardımcısıdır. Bu ilaçların düzenli kullanımı kişinin metabolizmasının yavaşlamasına sebebiyet vermektedir. Bu durumda obezitenin nedenleri sıralamasında önemli bir yer edinmektedir.


Mevcut durumdaki obezitenin nedenlerisıralandığı takdirde, yapılacak olanlarda az çok ortaya çıkmaktadır aslında. Keza uygulanan sağlıklı diyet programı ve kalori hesaplama yöntemleri ile obezitenin önüne geçebilmeniz mümkündür. Bu tarz kilo problemlerini engellemek için atılacak bir diğer önemli adım ise; kişinin kafasında bu sıkıntıyı halletmesi olacaktır. Keza, başarıya gidilecek olan yolun inanmaktan geçtiğini göz önünde bulunduracak olursak, sağlıklı bir ruh yapısı ile dengeli bir beslenme – egzersiz programı sayesinde obeziteden rahatlıkla kurtulabilirsiniz.
0 yorum

Asit Reflü’nün Nedenleri

Asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve burada uzun bir süre boyunca temas etmesi sonucunda yemek borusunun asitten kendisini koruma özelliğinin yok olmasına asitli reflü denmektedir. Halk arasında mide fıtığı olarak de tanımlanmakta olan bu hastalığın oluşma aşamasına katkı sağlayan nedenlerin sayısı ise bir hayli fazladır. Öncelikle, asit reflü’nün nedenleri konusuna uzun uzun değinmeden önce, bu tarz bir hastalığın önüne geçebilmek adına izlenilecek yollardan bahsedilmesinde fayda var. Nitekim, vücudun sağlıklı ve katkısız maddeler ile beslenmesi asit reflü gibi bir hastalığın oluşmasını engelleyecektir. Tüm bunların yanı sıra, kişinin midesi ile yemek borusuna gereğinden fazlaca önem vermesi lazımdır. Nitekim, pek çok hastalığın türemesinin başlıca nedeni, bu iki organın sağlıksız bir şekilde muhafaza edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Asit Reflü Hastalığına Neden Olan Başlıca Etkenler
Günlük hayatınızın ve beden işleyşinin sekteye uğramasına sebebiyet veren Asit reflü hastalığının oluşmasında pek çok etken bulunmaktadır. Özellikle de bedenin dengesiz bir şekilde beslenmesi bu hastalığı tetikleyen en önemli unsurlardan birisidir. Tüm bunların yanı sıra, Asit Reflü’nün nedenleri olarak aşırı miktarda karbonhidrat yüklenmesini de gösterebilmemiz mümkündür. Keza bu tarz sıkıntıların oluşmasının yegane sebeplerinde bir diğeri de düzensiz bir kilo kontrolü içerisinde hareket etmektir. 

Asit Reflü’nün nedenlerini geniş ve maddeler halinde sıralayacak olursak eğer;
Kişinin aşırı kilo fazlalığı asit reflü,nün en büyük tetikçisidir. Başta fast food ürünleri olmak üzere, pek çok asitli içecek ve abur cuburun bu tarz hastalıkların doğmasına sebep olduğunu söyleyebiliriz.
Geç vakitte yemek yeme alışkanlığı da, asit reflü’nün nedenleri arasında gösterilmektedir. Özellikle vücudun en pasi olduğu dönem gecelerdir. Gece yenilen yemeğin hazmı gerçekleştirmesi de zor olduğundan dolayı, vücutta türeyen asitler yemek borusuna zarar vermek zorunda kalırlar.
Kişinin aşırı bir şekilde stres içerisinde olması da, asit reflüyü tetikleyen bir diğer etkendir. Nitekim, özellikle de sınav ile iş stresi yaşayan pek çok insanda asit reflü belirtilerinin olduğu gözlemlenmiştir.
Düzensiz bir uyku çeken insanlarında asit reflü hastalığıyla karşılaşma durumu çok fazladır.

Asit Reflü’nün nedenleri ve mevcut sıkınıtılarını göz önünde bulundurursak, bu hastalıktan kurtulabilmek adına atılacak ilk adım, sağlıklı diyet programı uygulamak olmalıdır. Nitekim kalori hesaplama ile hızlı yağ yakma yöntemleri sayesinde fazla kilo sıkıntınızı en aza indirerek, asit reflü hastalığından kurtulabilir ya da bu tarz bir sıkıntının önüne geçebilirsiniz. Her ne kadar bu hastalıkla karşılaştıktan sonra küçük çaplı bir karamsarlığın içerisine dahil olsanız da, dengeli bir beslenme sistemi ile düzenli bir hayat sizin iyileşmenize yardımcı olacaktır. Tabi bu aşamaların hızlıca gerçekleşmesi için en büyük görev sizlere düşmektedir. Asit reflü ve benzeri pek çok hastalığı, uzman doktor ve düzenli tedavi yöntemleri sayesinde tamamen alt edebilirsiniz.
0 yorum

Yüksek Tansiyon Belirtileri Ve Nedenleri

Çoğunlukla yaşlılar tarafından yaşanan tansiyon rahatsızlığı uzun tedavi gerektiren bir hastalıktır. Özellikle yüksek tansiyon oldukça yaygın olarak görülmektedir. Aşırı kilo, ilerleyen yaş ve dengesiz beslenme yüksek tansiyon nedenleri arasında yer alır. Yüksek tansiyon belirtileri, farklı rahatsızlıklar ile benzer belirtilere sahiptir.

Yüksek tansiyon belirtileri arasında öncelikli olarak baş dönmesi, bulantı ve baş ağrısı yer almaktadır. Yüksek tansiyon rahatsızlığı grip ve üst solunum yolları rahatsızlıkları ile ilk safhasında aynı belirtileri göstermektedir. Hastalar genel olarak bir salgına yakalandıklarını düşünebilirler. Ancak sadece mevsim değişimlerinde değil, farklızamanlarda da bu belirtiler gözlendiğinde farkına varırlar.

Yüksek tansiyon çoğunlukla belirtilerini çok ilerleyen safhalarda gösterir. Bu nedenle yüksek tansiyon rahatsızlığı erken teşhis edilemeyen rahatsızlıkların başında gelir. Diğer bir belirti ise kalp ağrısıdır. Bu belirti hastanın hemen doktora gitmesini sağlar. yüksek tansiyon sürekli kontrol altında tutulması gereken bir rahatsızlıktır. Tanı konulduğunda öncelikli olarak hayat düzeni değiştirilmelidir. Doktorun önerdiği diyet listesine uyum sağlanmadır. Yüksek tansiyonun en tetikleyicileri arasında besinler yer almaktadır. Tuz tansiyonu yükselten en önemli besindir. Tuzun yanı sıra kırmızı et tüketiminin de azaltılması önemlidir. Diyet listesinde yer alan tüm besinlerin önerilen düzeyde tüketilmesi ve tansiyon ilaçlarının doğru kullanılması şarttır. Ayrıca stres yüksek tansiyona sebep olmaktadır.

Yüksek tansiyon belirtileri ne yazık ki erken teşhis imkanı sunmamaktadır. Ancak ortaya çıkabilmesi için her yıl düzenli olarak sağlık kontrolünden geçmek gerekmektedir. Tansiyon rahatsızlığı ilerleyen yaşlarda gözlense de erken yaşta ancak kontroller sayesinde meydana çıkabilmektedir. Ömür boyu rahatsızlık olarak görülen tansiyonun en büyük düşmanı ise düzenli spor yapmaktır. Çoğu rahatsızlığa neden olan sigara ve alkol alışkanlığı yüksek tansiyon hastalığında da tetikleyici olarak görülmektedir. Bu nedenle tansiyon rahatsızlığı olan kişilerin bu kötü alışkanlıklardan vazgeçmesi önemlidir. 45 yaş üzeri kişilerin sadece tansiyon rahatsızlığı tanısı konduğunda değil, konmadan önce de diğer hastalıklardan korunmak için yeme ve içme alışkanlıklarına, düzenli olarak egzersiz yapmaya önem vermeleri önemlidir. Her hastalığın en önemli ilacı erken teşhistir. Düzenli olarak sağlık kontrolü yapmak hayat kurtarır.
0 yorum

Sedef Hastalıgı Ve Tedavi Yöntemleri

Sedef hastalığı nedir dendiğinde ilk akla gelen derideki kabuklaşmadır. Sedef hastalığı bir deri hastalığıdır. Yaygın bir hastalık olan sedef hastalığı cildin her noktasında görülebilmektedir. Sedef hastalığı sadece belirli noktalarda meydana gelebileceği gibi tırnaktan saç derisine veya ayak tabanına kadar her noktada baş gösterebilir. Sedef hastalığı nedir, neden kaynaklanır konusundaki soruların nedeni deride oluşan deri dökülmelerinin sedef hastalığı olup olmadığını anlamak adına sorulmaktadır. Sedef hastalığı halk arasında karaciğer kaynaklı olduğu söylense de, sedef hastalığı sadece cilt hastalığıdır ve başka bir organdaki rahatsızlık ile hiç bir bağlantısı yoktur. 

Sedef hastalığı geçici olabildiği gibi kalıcı da olabilmektedir. 

Genel olarak görülme oranı %1 ile %3 oranındadır. Sedef hastalığının insan cildinde en sık görülen noktaları ise, diz kapağı, dirsek, bel bölgesi, saç derisi ve genital bölgedir. Sedef hastalığı, ilk evrede egzama ile karıştırılabilmektedir. Sedef kırmızılaşmış deri üzerinde beyaz kabuklaşma olarak görülür. En sık görülen formu bu kabuklaşmalı sedef olmasının dışında sadece kırmızılık üzerinde sivilceye benzeyen iltihaplanma olarak da görülmektedir. Sedef hastalığı genetik olabilen bir rahatsızlıktır. Sedef hastalığı genç yaşlarda daha sıklıkla görülebilmektedir. Özellikle 20 ile 40 yaş arası en sık görülen dönemidir.

Sedef rahatsızlığı bazı tetikleyiciler ile daha uzun süreli ve daha yoğun yaşanabilmektedir. En önemli faktörlerin başında stres ve psikolojik etkenler yer almaktadır. bunun dışında güneş ışığı da sedef hastalığının derecesini arttıran bir etkendir. Farklı bir hastalık için kullanılan ilaçlar nedeni ile sedef hastalığı baş gösterebilir. Sedef görülen kişinin öncelikle olarak doktor kontrolünden geçmesi gerekir. sedef rahatsızlığını arttıran bazı besinler nedeni ile doktorlar bazı besinlerin tüketimini en aza indirir veya tüketilmesinin uygun olmadığını belirtirler. Sedef hastalığı genetik bir rahatsızlık olabilmesi nedeni ile, daha önce ailede sedef hastalığı olması neden olarak bilinmektedir.

Sedef hastalığı nedir dendiğinde ciltte kaşıntıya neden olan kırmızı benekler halinde oluşan derinin soyulması ve iltihaplanması ile baş gösteren cilt hastalığıdır olarak açıklanabilir. Her deri hastalığı sedef hastalığı değildir. Bu nedenle herhangi bir tedavi uygulanmadan önce doktora danışılması şarttır.
0 yorum

Migren Tedavi Yöntemleri

Migren baş ağrısı olarak bilinen ve çok yaygın olan kronik hastalıkların başında gelir. İlerleyen evrelerde insanların normal hayatlarına müdahale eden bu hastalık dört evreden oluşmaktadır. Migren tedavi yöntemleri arasında ilaç ve bitkisel tedavi bulunmaktadır.

Migren tedavi yöntemleri uygulanmadan önce migrenin hangi evrede olduğunun saptanması önemlidir. İlk evrede uyarılar baş gösterir. Vücutta ağırlık, uyuma isteği, yorgunluk ve durgun bir tavır sergilenir. İkinci evrede aura olarak bilinen baş ağrısı öncesinde hissedilen belirtidir. En belirgin özelliği ise, görme esnasında görülen çizgiler, çoğu nesneyi gri renkte görme, düşünce de karışıklık, yüzde karıncalanma gibi durumlar gözlenmektedir.

Üçüncü evre ise baş ağrısı başlamasıdır. İkinci evreden sonra en çok acı veren baş ağrısı dönemidir. Bu ağrı başın tüm bölgelerinde görülebilmektedir. En fazla ağrıyı tetikleyen ise keskin ışık ve yüksek sestir. Çeşitli ilaçlar yardımı ile veya kendiliğinden ağrı dindikten sonra vücut tamamen bitkin düşer, saatlerce iş yapmış hissine kapılır, sık sık esner ve uyuma hissi uyanır. Migren ağrısı yaşandığı an gürültüden uzak durmak, beyni yoracak aktivitelerden uzak durmak gerekmektedir. Ayrıca migren ağrısını tetikleyen bazı besinler vardır. Bunlardan bazıları, sucuk, çikolata ve domuz etidir. Alkol kullananlarda migren ağrısının daha şiddetli yaşandığı kanıtlanmıştır.

Migren tedavi yöntemleri arasında en çok tercih edilen ilaç tedavisidir. Migrenin bulunduğu evreye göre uygun görülen ağrı kesiciler ile migren çözümlenmeye çalışır. Bunun yanı sıra fizik tedavi yöntemi ile de tedavi uygulanmaktadır. Çok yaygın olmayan ve halen geliştirilmeye çalışan tedavi yöntemlerinden biri olan beyne elektrik ve manyetik tepkiler gönderen mıknatıslar ile tedavi yöntemidir. Alternatif tıp yöntemleri arasında olan bitkiler ile ağrıyı hafifletme yaygın olarak kullanılmaktadır. özellikle bu konuda yararlı olarak görülen, kuşdili otu, melisa ve biberiye bitkileri ile migren ağrısı için özel çaylar hazırlanmaktadır. 

Migren halk arasında kronik baş ağrısı olarak bilinmektedir. En büyük düşmanı stres ve yorucu bir yaşamdır. Her insanın yaşama riski olan migren, ayrıca ailede daha önce migren hastalığı bulunması nedeni ile de görülebilmektedir. Bu rahatsızlıktan korunmanın tek yolu stresten uzak durmak olacaktır.  
0 yorum
 
Support : Copyright © 2011. saglik8.blogspot.com - All Rights Reserved
Kafes kuşu | Radyomevlana | Yiğit CAMCI